tag:blogger.com,1999:blog-30685848651279269682022-12-05T14:02:36.914+03:00Ne Nasıl ???Merak Ettiğiniz Herşey Burada...Unknownnoreply@blogger.comBlogger62125tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-61464187221668211272016-05-27T15:40:00.001+03:002016-05-27T15:44:15.024+03:00Cam Nasıl Yapılır?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://lh6.googleusercontent.com/proxy/qOIyYQ7BsKDrv8-MnUr8V-1qXSPZX0bFs3QwFgw6L1PbQ_ud4la22ymUkQ-8_ZD5RLsPW2SfkRYdbwD9Iw8TsE8R1wYue6C1WRc9cCt_mxfhZPwQuhV1hQ" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Cam Nasıl Yapılır?" border="0" src="http://cdn.nasilkolay.com/static/GPDJW/cam-nasil-yapilir_646x340.jpg" height="168" title="Cam Nasıl Yapılır?" width="320" /></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Günümüzde mutfak eşyaları, kişisel aksesuarlar, </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">inşaat malzemesi, dekorasyon gibi çok çeşitli amaçlar için kullanılan camın tarihi milattan önce 12000 ila 4000’li yıllara dayanır. Camın bilinen ilk kullanımı Mısır ve Mezopotamya'da görülen dekoratif küçük boncuklardır. Daha yakın dönemlerde eşya olarak kullanım amaçlı cam objeler yapılmış, milattan önce 300 yılı civarında ise bugün "Cam Üfleme Tekniği" olarak bilinen yöntem kullanılmaya başlanmıştır.</span> </div>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>Cam hangi maddelerden yapılır?</b></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Selçuklular döneminde yaygınlaşmaya başlayan cam yapımı, ancak 20. yüzyılda seri üretime dönüşmüştür. Çağdaş anlamda ilk cam fabrikası Türkiye'de 1934 yılında Paşabahçe'de kurulmuş ve markalaşmıştır. </span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Cam yapımında kullanılan temel maddeler kum, soda ve kireçtir. Ana malzeme kumdur. Soda camın düşük sıcaklıkta akıcı hale gelmesini sağlayan malzemedir. Kireç ise cam üretimindeki kimyasal etkilere dayanıklılığı artırır. Kum, soda ve kireç bir araya getirilip 15.000 derece ısıya sahip fırınlarda eritilir. Cam türleri farklı farklı olduğundan standart bir erime noktası yoktur.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Camların ortak maddesi silikon dioksit olup farklı camlar elde etmek için silikon dioksite çeşitli maddeler eklenir. Günlük hayatımızda kullandığımız cam objeler silis, soda ve kalker karışımı olan normal camdan yapılır. Kristal cam olarak bilinen camda ise silis oranı azalır, soda oranı artar ve kalker yerine kurşun oksit kullanılır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Cam nasıl yapılır?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yapılacak cama uygun ana maddeler hazırlandıktan ve eritildikten sonra dinlendirilmiş cam oluşur. Ham haldeki camın şekillendirilmesi genellikle sekiz farklı yöntem arasından üretilecek objeye göre seçilir. </div>
<div style="text-align: justify;">
Üfleme (Şişirme) Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
Dökme-Silindirleme Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
Çekme Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
Yüzdürme Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
Presleme Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
Lif Haline Getirme Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
Köpük Haline Getirme Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
Savurma Yöntemi</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu yöntemlerden biriyle biçimlendirilen cam henüz obje olarak kullanılamayabilir. Camın kullanılacak hale gelebilmesi için kesim, temperleme, rodajlama, lamine, renklendirme, folyolama, asit ve kumlama ile bombeli temper ismi verilen çeşitli aşamalardan geçerek son haline ulaşır.</div>
</span><br />
<br />
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fcdn.nasilkolay.com%2Fstatic%2FGPDJW%2Fcam-nasil-yapilir_646x340.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://lh6.googleusercontent.com/proxy/qOIyYQ7BsKDrv8-MnUr8V-1qXSPZX0bFs3QwFgw6L1PbQ_ud4la22ymUkQ-8_ZD5RLsPW2SfkRYdbwD9Iw8TsE8R1wYue6C1WRc9cCt_mxfhZPwQuhV1hQ" -->dashttp://www.blogger.com/profile/16176798229794537331noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-9195025418941852702015-08-27T17:23:00.000+03:002015-08-27T17:25:29.286+03:004.5G ile Türkiye'de Neler Değişecek?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-ljW3FdBJ28c/Vd8c7ZrWKuI/AAAAAAAAAMA/AzyMx-fngrU/s1600/45gi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><img border="0" height="182" src="http://2.bp.blogspot.com/-ljW3FdBJ28c/Vd8c7ZrWKuI/AAAAAAAAAMA/AzyMx-fngrU/s320/45gi.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">4.5G ile cebimizdeki internet 4 kat daha hızlı olacak. Yani bazen donarak izlediğimiz HD videoları artık donma, kasma derdi olmadan izleyebileceğiz. Bu ilk etapta kulağa oldukça hoş geliyor. Fakat birde madalyonun öteki yüzü var ki bu da bitmek bilmeyen kota sıkıntısı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Haliyle internet hızlanınca, bugün aylık olarak bize ucu ucuna yeten 2GB'lık internet paketleri de yetmemeye başlayacak. Bu durum bazı beklentileri de beraberinde getiriyor. Bunlardan birincisi kota kaldırılarakTTNET'in uyguladığı gibi AKK uygulamasına geçmek. Yani cepte internette kota sıkıntısı olmaması gerekiyor. Örneğin bir operatör 2GB'ta kadar 4G hızında hizmet sunuyorsa, 2GB'den sonra 3G hızında hizmetle ayı tamamlayabilir.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İkinci seçenek ise internet paketi fiyatlarının ucuzlaması. Madem internetimiz 12 kat daha </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">hızlı olacak, o zaman fiyatı sabit tutmakla birlikte kotaların arttırılması yoluna gidilebilir. Örneğin şuan 2GB olan bir paket,24 GB'ta çıkartılabilir. Yada 20 lira olan 2GB'lık paketin fiyatı (fiyat temsillidir) 2 liraya düşürülebilir.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Uzun lafın kısası, teknoloji gelişiyorsa, yeniler eskilerin yerini alıyorsa vatandaşlar bunun için fark ödememeli. Eğer operatörler bu mantıkla hareket ederse, 4.5G ile birlikte Türkiye'deki internet kullanıcılarının kota illetinden kurtulmaları da mümkün gözüküyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Peki, son olarak şu soruya da yanıt a</span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">ramaya çalışalım. 4.5G Türkiye'de ne zaman aktif olarak kullanılmaya başlanacak?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">4.5G ne zaman kullanılmaya başlanacak?</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Eğer büyük bir aksilik olmazsa, operatörlerin 1 Nisan 2016 itibariyle4.5G'ye geçmesi planlanıyor. İşin güzel tarafı ise, operatörlerin 8 yıl içerisinde yani 2024'e kadar Türkiye'nin %95'ini 4.5G kapsamına almak zorunda oluşları. Tabi o zamana kadar 5.5G'ye de geçmiş olabiliriz. Bunu bekleyip göreceğiz.</span></div>
</div>
dashttp://www.blogger.com/profile/16176798229794537331noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-53211071579397594652015-08-27T17:16:00.000+03:002015-08-27T17:26:33.358+03:004.5G Nedir?<a href="http://4.bp.blogspot.com/-6UQUQhjIqVE/Vd8bu5EWGMI/AAAAAAAAAL0/V3yavd1zQFc/s1600/4.5g.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-6UQUQhjIqVE/Vd8bu5EWGMI/AAAAAAAAAL0/V3yavd1zQFc/s1600/4.5g.jpg" /></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Aslında 4.5G sadece Türkiye'ye has bir tabir. Yani normalde bu tüm dünyada bu sistemin adı 4G olarak geçiyor. 4G'nin açılımı ise 4. nesil mobililetişim teknolojisi anlamına geliyor.</span></div>
<br />
<a name='more'></a><div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bu da kullanıcılara 3G'ye oranla çok daha hızlı bir mobil iletişim hizmeti sunulması anlamına geliyor. Basitçe açıklamak gerekirse, 4.5G ile cebimizdeki internet tam 12 kat daha hızlı olacak. Şu anda 3G saniyede yaklaşık olarak 28 Mbps'lik bir hız sunuyor. 4.5G'ye geçildiğinde ise bu hız saniyede ortalama 300 Mbps olacak. Şunuda dip not olarak belirtelim. 4G dünyada ilk kullanıma sunulduğunda hız ortalaması 100 Mbpscivarlarındaydı. </span></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Frekanslar 5 katına çıkacak.</b></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
Mobil şebeke işletmecilerine tahsisli mevcut frekans miktarı 183 MHz iken ihale kapsamında tahsis edilecek yeni frekanslarla toplam 573 MHz'a çıkacak. İhaleyle tahsis edileceklerle toplam frekans miktarı mevcutfrekansların 3, mobil geniş bantta data hizmeti sunulacak frekans miktarının ise 5 katına ulaşacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3G hizmetlerinden sonra geliştirilen ve kamuoyunda 4,5G olarak tabir edilen IMT Advanced teknolojileriyle hizmet sunulacağından teknoloji üstünlüğü sayesinde vatandaşlar çok daha hızlı şekilde bilgiye erişme imkanına kavuşacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Genişbant erişimindeki her yüzde 10’luk artış, ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılalarında yüzde 1-1,5 büyüme sağlıyor. Dolayısıyla yapılacak ihale sebebiyle genişbant altyapısının daha da yaygınlaştırılması ve mobil genişbant hizmetlerinin daha fazla vatandaşa ulaştırılması, ülke ekonomisine de önemli ölçüde katkı sağlayacak.</div>
</span><br />
<div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<div>
<b style="font-family: Verdana, sans-serif; text-align: justify;">Yeni teknolojiler sunulacak</b><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
İhale sonrasında söz konusu frekanslar kullanılarak tüketicilere 5G de dahil yeni teknolojiler sunulabilecek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
4G ile 6,5 dakika, 3G teknolojisiyle 1 saatten fazla süren 8 gigabayt büyüklüğünde yüksek çözünürlüklü filmi indirme süresi, bu teknolojiyle 6 saniyeye düşecek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dünya genelinde akıllı cihaz sayısındaki hızlı artış, teknolojik gelişmeler, hız ve kapasite talebi gibi etkenler mobil genişbant teknolojilerinde sürekli olarak yeni gelişmeleri tetikliyor. Dünya genelinde 100'ün üzerinde ülkedeLTE hizmeti aktif olarak kullanılıyor ve 250 milyona yakın aboneye hizmet veriliyor. Bu sayının 2017'de 1 milyara ulaşması bekleniyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnternete bağlı cihaz sayısındaki hızlı artış, M2M (makinalar arası iletişim) uygulamaları, nesnelerin interneti, haberleşme cihaz ve ekipmanlarındaki enerji verimliliği, artan hız ve kapasite talebi ise 5G'yi gündeme getirirken, buna ilişkin standartların ve tesis edilecek şebekelerin 2020 sonrası için değerlendirileceği öngörülüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
AB ve Güney Kore arasında 5G mobil internet teknolojisinin geliştirilmesi için anlaşma imzalanırken, bu teknolojinin getireceği avantaj ve dezavantajlar ele alınacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
AB'nin, bu kapsamda 2020'ye kadar 700 milyon avro yatırım yapması bekleniyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Özetlemek gerekirse, 4.5 ile birlikte mobil internet kullanırken videoları daha akıcı bir şekilde izleyip, Periscope gibi canlı yayın programlarını daha rahat bir şekilde kullanabileceksiniz.</div>
</span></div>
</div>
dashttp://www.blogger.com/profile/16176798229794537331noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-5376676661500610032015-07-22T15:54:00.002+03:002015-07-22T15:54:50.830+03:00Satranç Nasıl Oynanır?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-X_0u99twAgo/Va-SgJvbUKI/AAAAAAAAALc/O_ztLWR-euc/s1600/satranc.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="http://3.bp.blogspot.com/-X_0u99twAgo/Va-SgJvbUKI/AAAAAAAAALc/O_ztLWR-euc/s200/satranc.jpg" width="200" /></a></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Zeka oyunları deyince ilk akla gelen Satranç oyunu, gerçek anlamda zeka geliştiren bir zeka oyunudur. Rakibinizin hamlelerini ve ne yapacağını çok iyi kestirmeniz gerekirken kendi hamlenizi de çok iyi yapmalısınız. Zeka oyunları oynamak adına ilk girişiminiz Satranç ise ve Satranç nasıl oynanır diyorsanız aşağıdaki yazımızı dikkatlice okumalısınız.<a name='more'></a><b><br /></b></span><div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>AMAÇ NEDİR?</b><br /><br />Satranç oyununda amaç rakibinizin taşlarını olabildiğince saf dışı bırakmak ve oyunu kazanmak için Şah’ı mat etmektir. Şah’ı mat etmek için rakibinize karşı kendi taşlarınızla komplike bir saldırı geliştirmeli ve rakibinize Şah’ını kaçacak ve ya başka bir taşıyla kendi Şah’ını koruma altına alacak bir hamle bırakmamalısınız. Bu şekilde Şah’ı almayı başaran oyuncu Şah-Mat yapmış ve oyunu kazanmış olur.<br /><br />Satranç tahtası 8×8 64 adet kareden oluşmaktadır. Bu 64 kare 8 adet satır ve sütun şeklindedir. Satır ve sütunlar, harf ve numaralar ile kategorize edilir. 1-8 arasındaki sayılar satırları; a-f arasındaki harfler ise sütunları göstermektedir.<br /><br />Her kişinin 16 adet taşı vardır ve bu taşların hareketleriyle oyun oynanır. Her taşın belli bir hareket şekli vardır ve bu hareket şekillerinin dışına çıkılamaz.<br /><br /><b>TAŞLAR NELERDİR ve DİZİLİMLERİ NASILDIR?</b><br /><br />Satranç oyununda Siyah ve Beyaz olmak üzere oyuncuların taşları ayrılır. Her oyuncunun 16 adet taşır vardır. Bu taşlar: Şah, Vezir, 2 tane fil, 2 tane at, 2 tane kale ve 8 tane piyon olmak üzere oyunculara dağıtılır.<br /><br />Oyuncular taşlarını hemen önlerindeki ilk iki sıraya dizerler. İlk sıraya taşlar belli bir şekilde dizilirken bir sonraki sıraya ise 8 adet piyon sırayla gelmektedir. Hemen önümüzdeki sıraya ise dışarıdan içeri doğru olmak üzere; köşelere kaleler, yanlarında atlar, yanlarında filler ve ortada olacak şekilde Vezir ve Şah gelir.<br /><br /><b>TAŞLAR NASIL HAREKET EDERLER?</b><br /><br /> Satranç tahtası üzerindeki taşların hareketleri aşağıdaki gibidir.<br /><b>Piyon: </b>İlk hamlesi iki adım olabilir. Bunun dışında sadece ileriye doğru bir kare ve başka bir taşı almak için sağ ve ya sol çaprazına doğru bir kare hareket edebilir.<br /><b>Kale:</b> İleri, geri, sağa ve sola olmak üzere istenildiği kadar götürülebilir. Eğer karşısına kendi taşlarınızdan biri çıkarsa hemen yanında durmak zorundadır. Eğer karşısına bir rakip taşı çıkarsa o taşı alır ve aldığı noktada kalır.<br /><b>At:</b> İstediği yönden başlamak üzere “L” şeklinde hareket eder. Bu hareket 3 kare bir yöne ve tek kare diğer bir yöne olmak zorundadır. Yönler istenilen şekilde başlatılabilir. Hareketin bittiği yerde bir takım taşı varsa oraya gidemez ancak rakip taşı varsa o taşı alarak hareketi bitirir. Bu sırada hareket yolu üzerindeki taşların üzerinden atlayabilir.<br /><b>Fil: </b>Sağına ve ya soluna doğru çapraz şekilde istediği kadar hareket edebilir. İleri doğru ve ya geri doğru gelebilir. Hareket mesafesi ve taş alma kuralları Kale’deki gibidir.<br /><b>Vezir:</b> Hem kale hem de filin bütün hareketlerini yapabilmektedir. Vezir, hareket kapasitesi en geniş olan ve en tehlikeli taştır.<br /><b>Şah:</b> İleri, geri, sağa ve sola olmak üzere sadece bir kare ilerleyebilir. Vezir alınırsa oyun biter.<br /><br /><b>SANTRAÇ TERİMLERİ NELERDİR?</b><br /><br />Rok: Satranç ve kale hiç oynatılmamış ve aralarında hiç taş yokken yapılır. Şah, Kale’ye doğru iki adım yaklaşır ve Kale Şah’ın üstünden atlayarak yanındaki kareye gelir.<br /><br />Şah Çekmek: Taşlarınızdan bir tanesi eğer rakip oyuncunun Şah’ını tehdit ediyorsa Şah Çekmiş olursunuz ve rakip oyuncuya bunu bildirmek zorundasınızdır. Bu şekilde rakip oyuncu Şah’ını güvenli bir kareye alabilir ya da araya bir taş sokarak Şah’ının güvenliğini sağlayabilir.<br /><br />Vezir Almak: Bir piyonumuz, rakibimizin hemen önündeki ilk sırasına kadar hareket edebilmişse piyonun o sırada bulunduğu noktada bir Vezir kazanmış oluruz. Elimizdeki piyonun yerine aynı renk bir vezir koyarak ya da o noktadaki piyonu vezirmiş gibi kullanarak bu hakkı gerçekleştirebiliriz.<br /><br /></span></div>
dashttp://www.blogger.com/profile/16176798229794537331noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-57566055270657745692014-09-19T11:39:00.005+03:002014-09-19T11:39:49.265+03:00İnternetten Nasıl Para Kazanılır?<br />
<div style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;">
<img alt="Forex ile Para Kazanmak Hakkında" height="184" src="http://morfikirler.com/wp-content/themes/safir-webportal/timthumb.php?src=http://morfikirler.com/wp-content/uploads/2014/08/unnamed.jpg&w=200&h=115" width="320" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İnternet ortamından sermayeniz olmadan para kazanabileceğiniz bir başka yöntem olan yazı yazarak para kazanma sistemi hakkında bugün ki yazımızda sizlere bilgiler vereceğiz. Diğer sermayeniz olmadan internetten para kazanma yolları bölümlerinizde sizlere anket doldur para kazan sistemi ve satış ortaklığı sistemi hakkında bilgiler vermiştik.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazı yazarak para kazanma sisteminde hiç bir gideriniz olmadan para kazanabileceksiniz. Bunun için önünüzde iki yöntem bulunmaktadır. Birincisi yazacağınız makaleleri site sahiplerine satarak makalelerinizi anında paraya dönüştürebilirsiniz. İkinci yöntem olarak da yazacağınız makaleleri kendinize ait sitenizde yada ücretsiz açacağınız bloglarınızda yayınlayarak para kazanabilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk olarak birinci yöntemden başlayalım. Bu yöntemde kendinizi hangi alanda bilgili hissediyorsanız o alanda yazılar yazarak site sahiplerine satabilir ve para kazanabilirsiniz. Yada yazacağınız sektöre yönelik yazılarda araştırmalar yaparak kendinize uygun bir dille çeviri yaparak yazabilir ve bu yazılarınızdan da kazanç elde edebilirsiniz. Bir çok site sahibi sitelerini güncel tutmak istemektedir. Bunun içinde sitelerine makale almak zorundadırlar. Bu site sahiplerini forumlar aracılığıyla bulabilir ve anında paraya dönüşen bu yöntem üzerinden kazanç elde edebilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci yöntem birinci yönteme göre daha çok para kazandırmaktadır. Fakat bu yöntem diğer yönteme göre daha ileriye dönük bir yatırımdır. Yani kendi sitenize veya ücretsiz açacağınız blogunuza yazıları yayınladıktan sonra bir kaç hafta beklemeniz gerekmektedir. Yazılarınız çoğaldıkça siteniz anahtar kelimelerde yükselecek ve çok ciddi paralar kazanabileceksiniz.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-17052742508990267652014-06-17T09:42:00.001+03:002014-06-17T09:50:27.480+03:00Sabun Nedir, Nasıl Yapılır?<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<a href="http://www.nasil.tv/c/video/f07821099857c40eec22908b0d5fbca4fa58/vp_h.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://www.nasil.tv/c/video/f07821099857c40eec22908b0d5fbca4fa58/vp_h.jpg" height="179" width="320" /></a><b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">SABUN NEDİR?</span></span></b><br />
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12pt;"><br /></span>
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12pt;">Basit bir anlatımla sabun, bir asit ile (yağ asidi) bir bazın (alkali) reaksiyonu sonucunda oluşan tuza verilen addır. Her yağın içerdiği yağ asitleri değişik olup cilde yarar ve zararları da değişiktir. Yine her yağı sabunlaştırmak için gerekli alkali oranı da değişiktir. Bu oran çok dikkatli hesaplanmadığı takdirde ya sabunlaşma tam olarak gerçekleşmez, ya da sabunda kalan sabunlaşmamış alkali (serbest alkali), cildin tahriş olmasına yol açar. Eski çağlarda alkali olarak kullanılan sabun bazı(kostik) bulunmadığından, bazı ağaçların odunlarının külleri içersinden su geçirilerek alkali elde edilirdi. Bu şekilde elde edilen alkalinin derecesi hiçbir zaman aynı olmadığı için üretilen sabunların evsafları da birbirini tutmuyordu. Günümüzde bile pek çok sabun imalathanesinde sabun bazı,"ustaların" göz kararı ile kullanılmaktadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">SABUN ÇEŞİTLERİ</span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Piyasalarda pek çok sabun çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan en fazla bilinenleri, fabrikasyon sabunlardır. Değişik marka, şekil, renk, koku ve ambalaj çeşitleri ile piyasaya sürülen bu sabunlar, içerdikleri kimyasallar, boya ve suni maddeler nedeniyle batılı ülkelerde "deterjan" olarak da adlandırılmaktadırlar. Sadece temizlik amaçlı olup cilde hiçbir faydaları bulunmamaktadır. Dahası, yabancı kaynaklarda belirtildiğine göre deri ve kılcal damarlar yolu ile dolaşım sistemine dahil olan bu maddeler, uzun vadede insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle sağlık bilinci gelişmiş ülkelerde sabunların da doğal olanlarına karşı büyük bir talep patlaması gözlenmektedir. Daha çok küçük ölçekli yerel imalathanelerde 5-15 tonluk kazanlarda kaynatılarak üretilen, hatta bazıları doğal sabun, defne sabunu, zeytinyağı sabunu vs. adlar altında satışa sunulan sabunlarda ise ucuz olmaları açısından zeytinin yağı çıkarıldıktan sonra kalan posasından elde edilen pirina yağı, hayvansal yağlar (don yağı), atık yağlar ve benzeri düşük kaliteli yağlar kullanılmaktadır. Defne ve diğer yararlı yağlar ise %3-5 gibi çok düşük oranlarda kullanılmaktadır. Ayrıca kaynatılarak elde edilen bu sabunların göreceli olarak daha kaliteli yağ kullanılanlarında bile, ısıdan dolayı yağların bütün olumlu özellikleri kaybolmaktadır.</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Kaynama sonucunda dibe çöken gliserin ile karışık bir sıvı ya atılmakta, ya da gliserin ayrıştırılarak kozmetik firmalarına satılmaktadır. Sabunun sertliğini sağlamak üzere ya kostik oranı fazla tutulmakta ve/veya hayvansal yağlar ilave edilmektedir. Fazla kostik serbest alkali olarak cildi tahriş etmeye, hayvansal yağlar ise derideki gözenekleri tıkamaya yol açmaktadır. Yine piyasada “gliserinli sabun” adı altında satılan şeffaf sabunlarda ilave edilen gliserinin yanı sıra alkol, şeker, ısı, basınç gibi teknikler uygulanmaktadır. Ayrıca suni koku ve renklendiriciler, alkol ile birlikte cildin kurumasına yol açabilmektedir. Bazı şeffaf gliserin sabunlarında ise Propylene Glycol (Antifriz) ve Diethanolamine (DEA) maddeleri kullanılmaktadır. Bütün bu sabun çeşitleri, "sıcak işlem" adı verilen kaynama sıcaklıklarında üretilmektedir. Bu ise yağların yararlı özelliklerinin kaybolmasına ve sabunun gliserinden yoksun olmasına yol açmaktadır.</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">SABUN NASIL ÜRETİLİR?</span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Sabunun ana maddesi NaOH, yani sodyum hidroksittir. Nasıl yapıldığına ilişkin bilgi aşağıdadır:</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">A. MALZEMELER:</span></b><b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">1.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">En ucuzundan zeytinyağı</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">2.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Su</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">3.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Sud kostik (NaOH, yani sodyum hidroksit)</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">4.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Termometre</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">5.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Sabun kalıpları</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">6.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Çelik tencere (6 litrelik)</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">7.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Bir su bardağı (ölçek olarak)</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 40pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -18pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0px; padding: 0px;">8.<span style="border: 0px; font-size: 7pt; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></span></span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Tahta yemek kaşığı ve mikser (Dikkat: blender değil!, mikser).</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">B. YAPIM:</span></b><b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></b></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /><br />1. Çelik tencereye 6 bardak su koyun. İçine yavaş yavaş 1 bardak NaOH'ı karıştırarak ekleyin. (Çok dikkat edin, hepsini bir kerede döküvermeyin.) Bu karışım exotermik reaksiyonla kendi kendine ısınıverir. Bunun 40°C’ye düşmesini bekleyin.<br /><br /><b>2.</b> 3 bardak zeytinyağını ayrı bir kapta 40°C’de ısıtın.<br /><br /><b>3.</b> Kostik 40°C’ye düşünce, 40°C’deki yağı yavaş yavaş tahta kaşıkla karıştırarak çelik tenceredeki kostiğe dökün. Kaşığı bırakın, mikserle minimum 10 dakika düşük devirle karıştırın. Etrafa sıçratmamaya büyük özen gösterin. Özellikle gözünüze ve cildinize temas etmesin. Temas ederse bol suyla yıkayın. 10 dakika sonra bırakın; bundan sonra her 5-10 dakikada bir mikserle 1-2 dakika süreyle yine karıştırın.<br /><br /><b>4.</b> Bu aralıklı karıştırma işine, karışım koyu boza veya muhallebi kıvamına gelene kadar devam edin. Kaşıkla yardığınız zaman kaşık izi kalıyorsa olmuş demektir. Bu karıştırma işlemleri sırasında 40°C’yi muhafaza etmeniz gerek. Termometre ile kontrol edin. 3-5 derecelik sıcaklık farkları işi bozmaz.<br /><br /><b>5.</b> Çelik tencereyi bir battaniyeye sarın (tıpkı yoğurt mayalar gibi) ve 24 saat bekletin. Bu sürede açıp bakmayın ne oluyor diye.<br /><br /><b>6.</b> 24 saat sonra çıkarın, kalıplara dökün. Kalıplarda 2-3 gün bekletin.<br /><br /><b>7.</b> Sabunları kalıptan çıkarın, havalanacak şekilde bir tel ızgara üstünde 2 ay bekletin. Üstü beyaz toz yapabilir, meraklanmayın; bu sodadır, fırçalayınca gider.</span><br />
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR</span></b><b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></b></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<ul><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
<li>Arap sabunu dediğimiz jel sabun isterseniz NaOH yerine KOH, yani potasyum hidroksit kullanabilirsiniz. Jel sabun için kalıba gerek yoktur.</li>
<li>Kalıplara döktükten sonra bütün kapları sabunlu sıcak suyla yıkayın.</li>
<li>Kalıp için en pratik yol şu: Yarım metre boyunda 70 veya 100 mm çapında bir atık su borusunun bir ucunu kapayarak sabunu buna dökün. 2-3 gün sonra sabunu borunun bir ucundan itince öbür taraftan çıkar. Bunu istediğiniz kalınlıkta dilimleyebilirsiniz.</li>
</span></ul>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 21.3pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -21.3pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt 21.3pt; padding: 0px; text-align: justify; text-indent: -21.3pt;">
<b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">SABUNUN TARİHÇESİ</span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Sabun 2. Dünya Savaşı sonrasına kadar kazan kaynatma yöntemi ile yapılırdı. Ülkemizin bazı kesimlerinde hala uygulanmakta olan bu yöntemde yağlar bir tuz yatağının üzerinde kaynatılır ve suda çözülmüş sodyum ya da potasyum hidroksit eklenerek sabunlaşma reaksiyonu elde edilir.</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Bu yöntem ülkemizin kırsal kesimlerinde, evde kullanılmış yağları, zeytin, pamuk gibi endüstriyel yağ bitkilerinin posalarında kalan ve çoğunlukla kimyasal yöntemlerle çıkarılan yağları sabuna çevirerek değerlendirme amacı ile kullanılmaktadır. Çoğunlukla dededen kalma formüller ve uygulamalarla gerçekleştirilen bu yöntem sonucu elde edilen sabun, çamaşır sabunu olarak kullanılır. Vücut temizliği için pek elverişli değildir.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Kontrollü ve güvenli sabun yapımı için devamlı laboratuar denetimi ve mekanik sabunlaştırıcılar gereklidir. Yüksek kapasiteli sabun üretiminde bu işlemler bir üretim bandı şeklindedir.</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Önce yağlar gerekli dozda alkali eklenerek, gerekli ısı altında uzun süre karıştırılırlar ve sabunlaşma reaksiyonu tam olarak gerçekleştirilir. Yüksek kapasiteli işletmelerde bu safhadan sonra sabunun gliserini kimyasal olarak ayrıştırılır ve bir yan ürün olarak değerlendirilir. Gliserini alınmış sabun vakumlu sprey yöntemi ile kurutulur ve granül haline getirilir. Sabunun su oranı yapılacak sabun kalıbının özelliklerine göre belirlenir.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Bundan sonraki aşamalarda sabun granülleri amalgamator (birleştirici, karıştırıcı) adı verilen bir karıştırıcıda boya, koku ve diğer istenen malzeme ile karıştırılıp, merdaneli preslerde ve extruzyon (sıkıştırma) preslerinde sıkıştırılarak iyice kıvamına getirilir. En sonunda da kalıplar halinde kesilip damgalanır ve paket edilir.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">SOĞUK SABUN YAPIMI YÖNTEMİ (Cold Process)</span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, genellikle ev hanımları tarafından benimsenen bu sabun yapım yönetimi, mutfak gereçleri ile ev ortamında küçük çapta sabun üretimine imkân tanımaktadır.</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Bu yöntemle sabun yapabilmek için gerekli araç ve gereç, bir el mikseri, geniş bir paslanmaz çelik tencere ve kalıp olarak kullanılabilecek herhangi bir kaptan ibarettir.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Bu yöntemle küçük miktarlarda olmak şartı ile çamaşır sabunu kalitesinde sabun üretilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken konular, sabundaki su ve kostik oranı, homojen bir karışım ve sabunlaşma reaksiyonunun tamamlanması için gerekli olan bekleme süresidir. Bu bekleme süresi oldukça uzun olmalıdır. Bu yöntemle yapılan sabunlar rafine edilmedikleri ve serbest kostikten arındırılmadıkları için cilt temizliğinde kullanılmazlar.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<b style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="border: 0px; color: #990000; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">DOĞAL SABUN</span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;">Sabun yağların alkalinlerle olan kimyasal reaksiyonu sonucu oluşan kimyevi bir maddedir.</span><span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"></span></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="background-color: white; color: #666666; font-size: 12px; line-height: 18px;"></span><a href="http://bilgebilgi.blogcu.com/sabun-nedir-nasil-yapilir/4303019#edittitle" id="edittitle" name="edittile" style="background-color: white; border: 0px; color: #222222; font-size: 12px; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none;"></a><span style="background-color: white; color: #666666; font-size: 12px; line-height: 18px;"></span></span><br />
<div class="MsoNormal" style="background-color: white; border: 0px; color: #555555; font-size: 13px; margin: 0cm 0cm 0pt; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px;" />Sabunun kalitesi saflığından, yapımında kullanılan yağlardan, üretim yönteminin bilimselliğinden ileri gelir. İki teneke yağ, bir teneke su, bir avuç kostik ile köy meydanında kaynatılarak yapılan, ya da iki fincan yağ, bir fincan su ve bir tutam kostikle mutfakta el blenderi ile yapılan sabunları doğal ve yararlı sabunlar olarak tanımlamak oldukça yanlış olur. Bilinçsizce ya da eksik ekipman ile yapılan sabunlar cilde hasar verebilirler.</span></span><br />
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/L2n05ES5fD0?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<span style="border: 0px; color: black; font-size: 12pt; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></span></div>
dashttp://www.blogger.com/profile/16176798229794537331noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-88395283285978406572013-12-11T11:52:00.002+02:002013-12-11T11:56:35.999+02:00Ay Nasıl Kokar? <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-RpT0zunb25A/Uqg1x2riM1I/AAAAAAAAANk/P9YHn5gx5T0/s1600/ay.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="192" src="http://4.bp.blogspot.com/-RpT0zunb25A/Uqg1x2riM1I/AAAAAAAAANk/P9YHn5gx5T0/s200/ay.jpg" width="200" /></a></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Anlaşıldığı kadarıyla Ay barut gibi kokar. Ay’da yalnızca on iki kişi yürüdü ve bunlardan hiç biri özel uzay giysileri nedeniyle Ay’ı koklayamadı. Ancak Ay yüzeyinden kabine döndüklerinde yanlarında bu tozlardan bol miktarda sürüklüyorlardı. Astronotlar Ay’daki toprağın kara benzediğini, barut gibi koktuğunu ve tadının çok kötü olmadığını söylediler. Bu toprak büyük ölçüde, Ay’ın yüzeyine çarpan göktaşlarının yol açtığı silikon dioksitten meydana gelmektedir; bunun yanısıra demir, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller de içerir.</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-73818374157957816042013-11-25T17:08:00.000+02:002013-11-25T17:11:44.768+02:00Evde Mum Nasıl Yapılır?<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-PCjFV-CQ_x0/UpNoP1MECCI/AAAAAAAAANU/l-Dig-48fBs/s1600/mum.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://4.bp.blogspot.com/-PCjFV-CQ_x0/UpNoP1MECCI/AAAAAAAAANU/l-Dig-48fBs/s200/mum.jpg" width="193" /></a></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Hem dekorasyon olarak hem de ihtiyaçtan evimizde bulundurduğumuz mumları artık sizde yapabilirsiniz.</span></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Düşük maliyetlerle kolaylıkla hazırlayacağınız bumumları ister evinizde kullanır isterseniz de sevdiklerinize hediye verebilirsiniz.</span></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<strong><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Malzemeler</span></strong><br />
<a name='more'></a></div>
<ul style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; list-style-position: inside; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<li style="background-color: transparent; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Stearin</span></li>
<li style="background-color: transparent; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Parafin</span></li>
<li style="background-color: transparent; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Renklendirici (pastel boya veya mum boyası)</span></li>
<li style="background-color: transparent; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Saf pamuklu ip ya da mum fitili</span></li>
<li style="background-color: transparent; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Çiçek esansı</span></li>
</ul>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Yapılışı: </strong>Katı halde bulunan parafini bir kabın içinde kısık ateşte eritin. Bu işlemi yaparken kullandığınız kabın eski olmasına dikkat edin. İçine stearini ekleyin. Sıvı hale gelene kadar karıştırın, içine renklendirici olarak mum boyasını ilave edin. Renklendirici ile birlikte çiçek esansını da eklemeyi unutmayın. Çünkü çiçek esansı mumu yaktığınızda harika bir koku yaymasına neden olacaktır. </span></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; border: 0px; color: #313131; font-size: 13px; line-height: 18px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bu hazırladığınız mumu cam veya seramik şişeye, hatta farklı bir tarz yaratmak isterseniz ceviz’in, portakal’ın içini boşaltarak kabuklarına da dökebilirsiniz. Ya da değişik kaplarla da farklı mum şekilleri hazırlayabilirsiniz. Mum için hazır olan sıvıyı eklemeden önce saf pamuklu ipi ya da mum fitilini dökeceğiniz kabın içine yerleştirin. Hemen elde ettiğimiz sıvıyı kabın içine dökün. Biraz oda sıcaklığında beklettikten sonra donması için buzdolabına koyun. Donma işlemi tamamlandıktan sonra işte mumunuz hazır.</span></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-71082136095402697702013-02-13T22:38:00.001+02:002013-02-13T22:40:03.755+02:00Paratoner Nasıl İcat Edildi?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-h-op3FyPPFM/URv5lYkN-wI/AAAAAAAAAL0/6RTQ5RUWikk/s1600/paratoner.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://2.bp.blogspot.com/-h-op3FyPPFM/URv5lYkN-wI/AAAAAAAAAL0/6RTQ5RUWikk/s200/paratoner.jpg" width="152" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Elektrik yüklerinin artı ve eksi olarak belirlenip adlandırılmasını sağlayan Benjamin Franklin (1706 – 1790)’dir. Franklin, yaptığı çeşitli deneylerin sonucunda elektriğin belirli ortamlarda fazla veya eksik ölçülerde bulunabilen bir sıvı olduğu görüşüne vardı. Her ikisinde de elektrik eksikliği ya da fazlalığı bulunan cisimlerin birbirini ittiğini, birinde eksiklik diğerinde fazlalık olan cisimlerin ise birbirlerini çektiğini ileri sürdü. Fazlalığı artı elektrik, eksikliği ise eksi elektrik olarak adlandırıldı.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
Leiden şişesiyle ilgili deneyleri de sürdüren Franklin, Leiden şişesinden boşalan elektriğin oluşturduğu çatırtılar ve kıvılcımlar ile fırtınalı havalardaki gök gürültüsü ve şimşek arasında bir ilişki olması gerektiğini düşündü ve 1752′de, fırtınalı bir havada uçurduğu bir uçurtma ile bir Leiden şişesini yüklemeyi başardı. Franklin’in bu deneyden pratik yararlar elde etme yönündeki girişimleri paratonerin bulunmasına giden yolu açtı. Bu nedenle, yıldırıma karşı bir korunma aracı olarak kullanılan ve toprağa bağlı bir metal çubuktan ibaret olan paratonerin gerçek yaratıcısı Franklin’dir. 1782 yılında Amerika’nın Philadelphia kentinde paratoner kullanan konut sayısı 400′ü geçiyordu.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-47612901271139771862012-11-16T19:56:00.003+02:002012-11-16T19:56:56.234+02:00Hava Yastıkları Nasıl Çalışıyor?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-8M-k-klnWUQ/UKZ-UI7Y8PI/AAAAAAAAALc/2gXypFRMSF4/s1600/hava_yast%C4%B1%C4%9F%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="251" src="http://1.bp.blogspot.com/-8M-k-klnWUQ/UKZ-UI7Y8PI/AAAAAAAAALc/2gXypFRMSF4/s320/hava_yast%C4%B1%C4%9F%C4%B1.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Hava yastıkları 80'li yılların başında ortaya çıktıklarından beri binlerce hayatı kurtarmışlardır. Aslında hava yastıkları İkinci Dünya Savaşı sırasında uçakların yere çakılmalarında bir önlem olarak tasarlanmış ve ilk patent o zamanlarda alınmıştı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
Hava yastıklarının arabalara uygulanmasında birçok problemle karşılaşıldı. Basınçlı havanın araba içinde muhafazası, süratle şişmenin sağlanması, ani şişme sırasında yastığın patlamasının veya kişiye zarar vermesinin önlenmesi vs...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hava yastığında üç ana parça vardır. Birincisi yastığın kendisi ki, ince naylon iplikten yapılmış ve konsolda bir silindir üzerine sarılmıştır. Aslında sürücü tarafındaki hava yastığı diğerlerinden farklıdır. Diğerleri tipik bir silindir şeklinde iken sürücü tarafındaki direksiyonun ortasına uyacak şekildedir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci olarak yastığa ne zaman şişeceğini bildiren, arabanın ön tarafında bir sensör vardır. Bir tuğla duvara yaklaşık saatte 15-25 kilometre süratlşe çarpıldığında oluşacak kuvvet karşısında sinyal verecek şekilde ayarlanmıştır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son olarak da şişme sistemi vardır. Hava yastıkları sıkıştırılmış veya basınç altındaki havanın veya bir gazın salıverilmesiyle şişmezler. Bir kimyasal reaksiyonun sonucunda şişerler. Bu kimyasal reaksiyonun ana maddesi "sodyum azide"dir, yani NaN3. Normal şartlarda durağan olan bu molekül ısıtılınca anında ayrışır ve ortaya nitrojen gazı çıkar. Çok az miktarından, yani 130 gramından 67 litre nitrojen çıkabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ancak bu ayrışmadan ortaya bir de sodyum (Na) çıkar ki, çok reaktiftir. Su ile birleşince vücuda bilhassa gözlere, buruna ve ağza ağır tahribat verebilir. Bu tehlikeyi önlemek için hava yastığı üreticileri kimyasal reaksiyonda sodyum ile birleşebilecek bir gaz daha kullanabiliyorlar ki, bu da potasyum nitrattır (KNO3). Bu reaksiyondan da yine ortaya nitrojen çıkar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Arabanın önündeki sensör belli bir seviyenin üstündeki çarpmada, NaN3 çözülür, açığa çıkan nitrojen hava yastığına dolarak şişirir. Burada ilginç olan sensörün çarpmayı algılaması ile yastığın şişmesi arasında geçen zamandır. Sadece 30 milisaniye yani 0.030 saniye.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir saniye sonra yastık üzerindeki özel delikler vasıtası ile kendi kendine söner ve kazazedeye devamlı baskı yapılmasına mani olur.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-85508320499399870122012-10-05T22:28:00.000+03:002012-10-05T22:28:02.753+03:00Gök Kuşağı Nedir? Nasıl ve Neden Oluşur?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-cXcoGB7CFqk/UG80qCBOUtI/AAAAAAAAAKs/cunv9p5QoaI/s1600/gokkusagi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://3.bp.blogspot.com/-cXcoGB7CFqk/UG80qCBOUtI/AAAAAAAAAKs/cunv9p5QoaI/s320/gokkusagi.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Gökkuşağı oluşumu tamamen meteorolojik bir olaydır ve eskilerde inanıldığı gibi mitolojik efsanelere bağlı değildir. Gökkuşağı oluşumu günümüzde artık bir sır olmaktan çıkmıştır ve atalarımızdan gelen birçok efsanevi bulguları içermediği de bilinmektedir.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne Tanrılara ait bir köprü ne de altından geçenlerin cinsiyetini değiştireceğine inanılan bir halkadır. Milattan önce gök kuşağının yağmur ve güneş ile olan ilişkisi çözümlenebilmiştir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gök kuşağının oluşumuna baktığımızda; güneş ışınlarının yağmur damlaları ve sis bulutları tarafından kırılması, yansıtılması ve dağıtılması sonucu meydana geldiğini görmekteyiz.Büyük damlalardan oluşan kuşaklar daha belirgin ve net gök kuşakları oluşturmaktadır. Küçük yağmur damlalarının ise belirginliği daha az ve geniş bir gök kuşağı oluşturduğu görülmektedir. Yağmur damlaları ışığı renklerine ayıran bir prizma görevi görmektedir.</div>
</span><div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><a name='more'></a></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
Işık tayfı renkleri bir yay şeklinde görülmektedir. Güneşin yaydığı ışığı beyaz ışık olarak tanımlamaktayız ve sarı gibi görünmesine rağmen aslında içinde bütün renkleri barındırmaktadır. Bir bant şeklinde görülen gök kuşağının görülebilmesi içinde belli bir açı ile dizilmesi ve bakılması gerekmektedir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gök kuşağında mevcut yedi renk bulunmaktadır. Bunlar: kırmızı,turuncu,sarı,yeşil,mavi,lacivert ve mordur. Morun çemberin içinde, kırmızının ise en dışında olduğu görülmektedir. Bilinen bir diğer gerçek ise bakan herkesin aynı gök kuşağını görememesidir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yağmur damlalarının sürekli yer değiştirmesi gök kuşağı görünüşünde de değişikler oluşturacaktır. Gök kuşağına doğru gidilse dahi aradaki mesafe hep aynı kalmaktadır.Bazen yarım bir çember, bir yay veya koni şeklinde görülebileceği gibi ışık bantı şeklinde de görülebilmektedir.Yarım daire şeklinde olan yağmur damlaları gözümüzde odaklaşmaktadır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Güneşin bulunduğu konuma ve açısına göre gök kuşağı dairesinin konumu da değişmektedir. Güneş yükseldikçe gök kuşağı aşağıya inmektedir. Sabah ve akşam vakitlerinde yağan yağmur ardından gök kuşağını görmek çok daha mümkün olmaktadır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Damlacık içerisine giren ışınları damlacık içerisinde kalabileceği gibi damlacık dışına da çıkabilmektedir. Işığın tam yansıması ve tamamen içeride kalması durumu görülmemektedir. Güneş ışınları sıfır ile doksan derece arasındaki bir açıyla düşer.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<b><div style="text-align: justify;">
<b>Gökkuşağı Çeşitleri Nelerdir?</b></div>
</b><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<i><div style="text-align: justify;">
<i>• Birinci Gökkuşağı</i></div>
</i><div style="text-align: justify;">
En çok bilinen ve raslanılan gökkuşağı çişididir. İlkel gökkuşağı da denilen bu gökkuşağında kırmızı renk dış tarafta, mor renk ise iç taraftadır.Renklerin dizilişine baktığımızda sırasının dıştan içe doğru kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, turkuaz, mavi ve mordur.</div>
</span></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<i>• İkinci Gökkuşağı</i></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu gök kuşağına baktığımızda ise kırmızının en içte, morun ise en dışta olduğunu görmekteyiz. Işığı daha zayıf olan bu gök kuşağındaki renk sırası ise ; mor, mavi, turkuaz, yeşil, sarı, turuncu, kırmızıdır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<i><div style="text-align: justify;">
<i>• Küçük Kuşaklar</i></div>
</i><div style="text-align: justify;">
Bu kuşaklar sadece dar kırmızı veya kırmızı-yeşil renk bantlarından oluşur.Birinci kuşakların iç tarafında, ikinci kuşakların ise dış tarafında bulunurlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-84682361622255630342012-09-05T21:33:00.001+03:002012-09-05T21:33:25.338+03:00Banka Kredisi Dosya Masrafı Nasıl Geri Alınır?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-f5qGZyEcFRs/UEea4MXuRKI/AAAAAAAAAKU/o-Hva9b0A0I/s1600/bankalarda-10-yillik-dilekce-kuyrugu-3900961_o.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="228" src="http://2.bp.blogspot.com/-f5qGZyEcFRs/UEea4MXuRKI/AAAAAAAAAKU/o-Hva9b0A0I/s320/bankalarda-10-yillik-dilekce-kuyrugu-3900961_o.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bankalar kredi vermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak iyi bir araştırma yapmadan kredi almamalısınız bunun en büyük nedeni sizin hiç farkında bile olmadan çıkarttıkları masraflar. Bankalardan çekilen ihtiyaç kredisi, konut kredisi, araç kredisi, eğitim kredisi gibi bol keseden verilen krediler, kredi tutarına göre kesilen dosya masrafları ile tüketici borçlandırılıyordu. Ancak yeni çıkan bir kanuna göre dosya masrafları geri alınabilecek.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Dosya masrafını geri almak için dilekçe yazmanız gerekmektedir. Yazacağınız bu dilekçe ile kredinin çekildiği banka şubesine başvurmanız gerekmektedir. Eğer başvurunuzun sonucunda olumlu bir sonuç alamazsanız kaymakamlıklardaki tüketici hakem heyetine başvurmalısınız. Eğer alacağınız dosya masrafı 1.061TL’nin üzerinde ise tüketici mahkemelerine başvurmanız gerekiyor. İlgili başvurudan sonra 1-3 ay arasında sonuç çıkmaktadır. Sonuç çıktıktan sonra şahıs ve bankaların karara itiraz etmek için 15 gün yasal süreleri bulunuyor. Hakkınızı sonuna kadar aramalısınız. örnek dilekçe şu şekilde; </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br /><br />Dilekçe Örneği;<br /><br />……………………………BANKASI …………………………. ŞUBESİ MÜDÜRLÜĞÜ’NE<br /><br />………………nolu müşterinizim. Şubenizden ……………… tarihinde ………… ay vadeli olarak ………. faiz oranı üzerinden ……………… TL ……… kredisi kullandım ve…………….ay ödeme yaptım.<br /><br />İlgili krediyi kullanırken dosya masrafı adı altında tarafımdan ekte makbuzunu sunduğum ……TL kesinti yapılmıştır. Kesilen bu tutarın, 4077 sayılı Tüketici Koruma Kanunu’na göre haksız şart sayıldığından tarafıma iade edilmesini talep ediyorum.<br /><br />Tarih<br />imza<br />Adı Soyadı</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-51300898270513393632012-09-05T21:22:00.005+03:002012-09-05T21:22:48.358+03:00Cam Neden Saydamdır?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-24fz9uuZNGE/UEeYP8dpTgI/AAAAAAAAAKA/z03YvDzdRJQ/s1600/ev4-1.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="249" src="http://2.bp.blogspot.com/-24fz9uuZNGE/UEeYP8dpTgI/AAAAAAAAAKA/z03YvDzdRJQ/s320/ev4-1.png" width="320" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; text-align: justify;">Cam şaşılacak derecede basit bir maddedir. Dünyanın her köşesinde rahatça bulunabilen kum, kuvars ve sodadan meydana gelmiştir. Fakat camın asıl şaşırtıcı özelliği ne tam bir sıvı ne de gerçek bir katı oluşudur. Aslında sıvıya daha yakındır, çünkü atomik yapısındaki düzen sıvılardaki rasgele düzeni andırır. Kumların atomlarının kristal yapısı ise düzgündür. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
Katı bir cisimde atomların bir diziliş düzeni vardır. Yani bu diziliş düzeni belli aralıklarla kendini tekrarlar. Camda ise bu özellik yoktur. Çok kuvvetli mikroskoplarla yapılan incelemelerde bile camın yapısında hiç bir kristal oluşumuna rastlanmaz. Arada sırada görülen bazı kristaller ise camdaki kusurlardır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Cama çok ağdalı bir sıvı diyebiliriz. O kadar ağdalıdır ki, normal dış etkenlerde bile şeklini değiştirmez. Bir sıvıda iç sınırlar bulunmadığından camın içinden geçen bir ışık demeti kırılma ve yansımaya uğramaz, doğrudan geçer. Bu nedenle bir cama baktığımızda arkasındakileri olduğu gibi görürüz. Işık sadece camın yüzeyini aşarken hafifçe kırılır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Cam saydamdır, su da saydamdır, öyleyse donmuş su olan kar taneleri niçin beyazdır ve niçin kar örtüsü saydam değildir. Bir cismin üzerine gelen ışığın tümünü yansıttığında beyaz, hepsini tutup hiçbirini yansıtmadığında siyah renkle göründüğünü biliyoruz. Cam saydamdır ancak kırıldığında, tuzla buz olduğunda yerdeki küçük cam parçaları yığını beyaz renkte görünür, çünkü her bir cam parçası ışığı değişik yönde geçirmektedir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kar tanelerinde de aynı şey söz konusudur. Minik taneler üzerlerine gelen ışığı her yöne gelişigüzel yansıtırlar. Bu nedenle kar taneleri de, kar örtüsü de beyaz renkte görünürler. Benzeri durum tuzda da görülür. Tuz, her biri saydam olan küçük kristallerden oluşmuştur ama bunlardan büyük bir miktar bir kapta bir araya gelince gözümüze beyaz renkte görünürler.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-34729159321474404082012-08-11T23:16:00.000+03:002012-08-11T23:16:25.008+03:00Yağmur Bir Anda Boşalmak Yerine Niye Damla Damla Yağar?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-t-SGSHFAT40/UCa9QtahmWI/AAAAAAAAAJc/XfG6JwfweOo/s1600/yamur+damlalar%C4%B1+.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://4.bp.blogspot.com/-t-SGSHFAT40/UCa9QtahmWI/AAAAAAAAAJc/XfG6JwfweOo/s320/yamur+damlalar%C4%B1+.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bunun nedeni su damlacıklarının bulutlarda oluşmasıdır. Bu bulut, buharın toz zerrecikleri ve elektrik yüklü parçacıklar üzerinde yoğunlaşmasıyla oluşur. Bu damlacıkların çapları genellikle 1 ile 10 mikron arasındadır.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulutlar yukarı doğru belirli bir hızla (genellikle<a href="http://tuhafbilgiler.blogspot.com/">,</a> 1 ila 10 m/s) hareket ederlerken su damlacıklarını da doğal olarak beraberlerinde götürürler. Damlacıklar yükseldikçe yoğunluklarının artması sonucunda büyürler. İki veya daha çok damlacığın çarpışarak birleşmesiyle damlalar oluşur. Damlalar havanın artık onları yukarı doğru taşıyamayacağı kadar büyüdükleri zaman (yani damlaların ağırlıkları, yükselen hava tarafından uygulanan itme kuvvetini aştığında), yağmur olarak aşağı düşmeye başlarlar. Bu kesintisiz bir süreç olduğundan bir bulutun yağmur olup tamamen aşağı indiğini çok nadir olarak yaşanan "sağanaklar" dışında görmeyiz.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-56352655419720904812012-08-05T10:44:00.001+03:002012-08-05T13:49:00.097+03:00Bira İçenler Niçin Sık Sık Tuvalete Giderler?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-R0iIuOo6XS4/UB4jm6uGrYI/AAAAAAAAAJI/p8qHCCH4GJ8/s1600/bira.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://2.bp.blogspot.com/-R0iIuOo6XS4/UB4jm6uGrYI/AAAAAAAAAJI/p8qHCCH4GJ8/s320/bira.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bira, insanlığın en eski ve en güzel içeceklerinden biridir. Ama bu güzel içkinin küçük bir kusuru vardır. İki bardağı bitirene kadar en az iki kere tuvalete gitmek zorunda kalınır. Neredeyse içilen bira kadarı tuvalete bırakılıp, gidilir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Aslında bu olayın biranın sıvı kısmı ile pek alakası yoktur. Bira içince tuvalete gitme ihtiyacını hissettiren "antidiuretic" denilen bir hormondur. Biz buna kısaca "ADH" diyeceğiz. Vücudumuzda üretilen bu hormon idrar miktarını ayarlar ve doğrudan olmasa da da kanımızdaki su miktarını etkiler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Susuz kaldığımız zaman "ADH" böbreklerimize sinyal gönderip idrar üretimini durdurtur. Böylece su harcaması kesilerek kanımızdaki su miktarı korunur ve plazmadaki tuz miktarının yükselmesine mani olunur. Yani "ADH" vücudumuzdaki su ve tuz miktarını dengeleyen, koruyucu bir işlev görür. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Halk arasında idrar söktürücü adı da verilen bazı maddeler "ADH"nin salgılanmasına mani olur. Bu durumda böbrekler idrar üretip üretmeyeceklerine karar veremezler ve sonunda üretmeye devam ederler. Mevcut dengenin bozulduğunu bilmeden suyu dışarı atarlar, insanı tuvalete gitmeye mecbur bırakırlar ve vücudun kurumasına sebep olurlar. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Vücudumuzdaki bu hormonu en çok etkileyen maddelerden biri de alkoldür. Birayı bolca içince, içindeki alkol nedeni ile "ADH"den sinyal de gelmeyince böbrekler fazla mesai yaparak vücuttaki suyu idrar haline getirirler. Tabii biranın sıvı kısmının da buna katkısı vardır, ama aynı sürede, aynı miktarda su içildiğinde bu kadar tuvalet ihtiyacı duyulmaz. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Aslında aynı durum tüm alkollü içeceklerde de geçerlidir. İçilme zamanı ve miktarı biraya eşdeğer olduğunda ayı etki onlarda da görülür. Bu hormonu etkileyen bir diğer önemli madde de kafeindir. Kahve ile birlikte yeterli kafein alındığında "ADH" salgılanması durur ve böbrekler idrar üretmeye devam eder. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Görüldüğü gibi içki içmenin sonuçlarından birisi de vücudun kurumasıdır. Buna karşı vücutta susama ile birlikte acıkma duyusu da uyarılır. Kaybedilen suya karşı gece yarısı yemek yeme ihtiyacı duyulur. Durum buna uygun değilse sabah kalkıldığında bir sürahi su içilir.</span></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-91271095243157754602012-07-19T23:06:00.000+03:002012-07-19T23:06:40.095+03:00Krediyle Alınan Ev Nasıl Satılır?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-1hz8V-sZnus/UAhn1hUHlaI/AAAAAAAAAI4/rIpeaPujWIY/s1600/ev_kredisi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-1hz8V-sZnus/UAhn1hUHlaI/AAAAAAAAAI4/rIpeaPujWIY/s1600/ev_kredisi.jpg" /></a></div>
<br />
<span style="background-color: #ead1dc; font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
“Diyelim birikimlerinizin üzerine bir miktar konut kredisi de kullanarak ev aldınız. Ama evinizi aldıktan sonra, aslında hayalinizdeki evin bu olmadığını farkettiniz. Ya da belki (Allah göstermesin) planladığınız zammı almadınız ve ödemede zorlandınız. Ya da geliriniz arttı ve daha çok kredi çekip bu evi de satıp daha güzel bir eve taşınmak istediniz. Peki bu durumda ne yapacaksınız? Konut kredisiyle aldığınız evi satabilir misiniz, ve satarsanız kredinize ne olur?</div>
<a name='more'></a></span><div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>Krediyle aldığınız evi satmak</b></span><span style="background-color: #ead1dc; font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Konut kredisiyle aldığınız evi herhangi bir zamanda satmanız, ve elinize geçen parayla kalan kredi borcunuzu kapatmanız mümkün.Siz kredinizi kapattığınızda Banka da evin üzerindeki ipoteği kaldıracaktır. Ancak alan taraf tapu devri öncesinde size ödeme yapmak istemeyebilir, bu durumda evin satış bedeli kredinin kullandığı bankaya yatırılmalı ve ipotek çözüldükten sonra var ise kalan tutarı hesaptan alabilirsiniz. Ancak bankalar, kredinin erken kapatılmasından çok da memnun olmazlar, çünkü onların da krediyi sunarken kredi fiyatlamaları söz konusu vade öngörülerek hazırlanmıştır. Bu nedenle krediyi erken kapatırken kalan anapara üzerinden %2’lik bir ceza ödemek durumunda kalırsınız. Aslında bu ceza sizi korkutmasın. Diyelim ki evinizin toplam 50 bin TL borcu kaldı. Siz bu borcu kapattığınızda yaklaşık 1.000 TL kapama cezası ödersiniz. 50 bin TL’nin faizini de ödemezsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<b><div style="text-align: justify;">
<b>Mortgage devredilir mi?</b></div>
</b><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci bir seçenek ise evinizi satın alan kişinin sizin mortgage’ınızı üzerine alması. Tabii bu devir bankanın onayıyla mümkün olabilir. Böylelikle evinize biçtiğiniz değer üzerinden peşinat alıp, mortgage’ınızı devredebilirsiniz, ve kalan taksitleri o öder. Bu yöntemle %2 ceza ödenmez ve mevcut kredi faizi devam eder.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bugün bu yöntem çok kullanılmıyor, çoğunlukla evi alan kişi yeni bir kredi alıyor ve eski mortgage kapatılıyor. Yeni bir mortgage almak özellikle faizler düştüğünde ya da vadeyi daha uzun/kısa istediğinizde avantajlı oluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Tüketici kredisine çevirmek</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Eğer evinizi satmayı istiyor, elinize geçen parayla farklı bir ev almayı planlıyor, ama mortgage’ı devredemiyorsanız, bankaların böyle kişiler için sunduğu tüketici kredilerinden yararlanabilirsiniz. Özellikle mortgage vadesinin sonuna yaklaşılıyorsa böyle bir seçenek oldukça uygun olabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuçta eğer konut kredisiyle bir ev aldıysanız ve satmak istiyorsanız, bunu yapmanızın birden çok yolu var. O yüzden özellikle prim yapacağını düşündüğünüz yerlerden krediyle ev almak, iyi bir yatırım olabilir. Böyle bölgelerde ipotekli evler ipoteksizler kadar rahat satılıyor.</div>
</span><br />
</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-11879288902740639992012-07-04T21:52:00.004+03:002012-07-04T22:01:55.539+03:00Antifiriz Suyun Donmasını Nasıl Önlüyor?<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-NcZAMxT3FM8/T_SSN7jdLrI/AAAAAAAAAIU/rVK9EDcwb_A/s1600/indir+(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-NcZAMxT3FM8/T_SSN7jdLrI/AAAAAAAAAIU/rVK9EDcwb_A/s1600/indir+(1).jpg" /></a></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Arabamızın motoru arabayı yürütecek gücü sağlarken bir yandan da ısı üretir. Motor bloğu içinde devamlı dolaşan su ile motor soğutulur. Motordan aldığı ısı ile ısınan bu su da radyatörde havanın yardımıyla soğutulur. <br /><br />Kapalı bir çevrimde ve ideal ısı dengelerinde devamlı oluşan bu olayın farkına biz ancak, herhangi bir arıza durumunda soğutma olayı yetersiz kaldığında, radyatörden buharlar çıktığında, yani bilinen tabiri ile arabamız hararet yaptığında varırız. <br /><br />Kışın soğuk aylarında, hava sıcaklığı sıfırın altına düşünce, arabamız kapı önünde hareketsiz halde iken bu soğutma suyu da her su gibi donabilir. Donunca genişler ve yaptığı basınçla motor bloğunu çatlatabilir. Bu olayı önlemek için suyun içine, sıfırın çok altındaki derecelerde bile donmasına mani olacak 'anti-firiz' dediğimiz sıvı ilave edilir. <br /> </span><br />
<a name='more'></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Motorun soğutma suyunun içine ne oranda antifiriz konulacağını, o bölgede olabilecek en düşük hava sıcaklığı belirler. O zaman şöyle düşünülebilir. Tam emniyetli olması bakımından, soğutma suyunun yerine niçin tamamen antifiriz doldurmuyoruz? Antifiriz oranı yüzde yüzü bulunca sıcaklık ne kadar düşerse düşsün maksimum korunma sağlanmış olmaz mı? <br /><br />Hayır, olmuyor. Mantıken ters gelebilir ama belirli orandan fazla konulan antifiriz bu sefer de tamamen ters tepki veriyor. Suya yüzde 50 oranında katılmış antifiriz -37 derecede donarken, antifirizin kendisi yani saf antifiriz -12 derecede donuyor. <br /> <br />Suyla karışabilen her şey onun sıfır derece olan donma noktasını düşürür. Yani donma derecesini düşürmek için suya toz şeker, şurup hatta aküdeki asit bile konulabilir. Hepsi de bir dereceye kadar aynı işlevi görür ancak hiçbiri diğer tehlikeli yan etkileri bakımından tavsiye edilmez. <br /> </span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İlk otomobillerde şeker ve balın antifiriz olarak kullanılmaları denendi, sonraları ise alkolde karar kılındı. Ancak bu sefer de alkolün kaynama noktası düşük olduğundan motor sıcakken sorun çıkardı. O halde ideal antifirizin donmayı önlemesi ama aynı zamanda da suyun kaynamasına sebep olmaması gerekiyordu. Günümüzde bu amaçla 'etilen glikol' denilen renksiz kimyasal bir sıvı kullanılıyor. <br /><br /> Suyun içine katılan kimyasalların donmayı önleme özelliği, suyun ve buzun moleküler yapıları ve antifirizin bu yapılara olan etkisinden ileri geliyor. Bilindiği gibi tüm sıvılarda olduğu gibi suda da moleküller serbest ve düzensiz halde, katılarda (buzda) ise sabit ve düzgün bir yapıdadırlar. Su donarken önce moleküllerinin hareketleri yavaşlar sonra da düzgün ve sabit bir pozisyona gelirler yani kristalleşirler. İşte antifirizin buradaki rolü, moleküllerinin su molekülleri ile birleşerek onların buz kristalleri oluşturmalarına mani olmaktır. <br /><br /> Peki öyleyse ortada su yokken antifiriz kendi kendine niçin daha çabuk donuyor? Çünkü suya katıldığında antifirizin su moleküllerine yaptığını su da antifiriz moleküllerine yapar. Donmayı önlemek daha doğrusu geciktirmek iki taraflı çalışır, su da antifirizin donma derecesini düşürür. Sonuç olarak arabanın soğutma suyuna önerilenden fazla antifiriz konmasının hiçbir faydası yoktur aksine zararı vardır.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
</div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
</span></div>
</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-25102911066440002582012-07-04T21:40:00.001+03:002012-07-04T22:03:18.356+03:00Tıraş BIçakları Nasıl İcat Edildi?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-ULrJYBq8nQI/T_SN1sLMezI/AAAAAAAAAIA/z57qT_KyqVM/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-ULrJYBq8nQI/T_SN1sLMezI/AAAAAAAAAIA/z57qT_KyqVM/s1600/indir.jpg" /></a></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Tıraş olmak her zaman bu kadar kolay değildi. Jiletlerin icat edilmesinden önce eski insanlar tıraş olmak için köpek balığı dişlerini, çakmaktaşından bıçakları ve istiridye kabuklarını kullanıyordu.</span><div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br />Bu ilkel araçlar yerini ne zaman jiletlere bıraktı kesin olarak bilinmiyor. Ancak Britannica Ansiklopedisi’nde yer alan bilgilere göre; M.Ö. 4000 yıllarına ait Mısır mezarlarında bakır jiletler ve yuvarlak altın plakalar ortaya çıkarıldı. Bu esnada diğer kültürlerde keskin volkanik kayaçlar ve cam kullanıldığı da biliniyor. <br /><br /> Diğer bir bilgiye göre ise Romalı Kral Lucius Tarquinius Priscus, jileti M.S 6. yüzyılda halkına tanıttı.
</span><br />
<a name='more'></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">M.S. 4. yüzyılda Büyük İskender, savaş esnasında düşmanların sakallarından tutmasını önlemek için adamlarına tıraş olmalarını önerdi. Büyük İskender ve askerleri tarafından tıraş olmak için genellikle bir tarafı keskin demir bloklar kullanılıyordu. <br /> <br />Julius Caesar, sakalını cımbız ile aldırıyordu. Adamları ise ya jilet kullanıyor ya da ponza taşı kullanarak sakallarını zımparalıyordu. <br /> <br />Tüm bu tıraş aletleri oldukça tehlikeli ve acı vericiydi. İlk güvenli jilet 1762 yılında tasarlandı. <br /> <br />1847 yılında William Henson, bildiğimiz jileti icat etti. 1895 yılında ise King Camp Gillette bu jiletin şeklinden ilham alarak çift taraflı ve tek kullanımlık tıraş bıçağını icat etti. <br /> <br />Bu icat Gillette’e bir servet kazandırdı. Ancak jiletlerin üretilmesi çok kolay değildi. Sonraki 6 yıl boyunca kolay üretilebilecek jiletler için çalışıldı<a href="http://tuhafbilgiler.blogspot.com/">.</a> <br /><br />MIT profesörü William Nickerson’un Gillette ile bir araya gelmesinin ardından , 1903 yılında yüksek karbon çeliği levhalarından jilet üretme fikri ortaya çıktı. O günden beri ise sürekli geliştirilen jiletler hayatımızın vazgeçilmez araçları arasında yerini aldı.
</span></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-21989320033769267162012-06-16T21:35:00.001+03:002012-06-16T21:35:23.697+03:00Elma Kesilince Neden Kararır?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-I-PGjp-1yx0/T9zRqbat41I/AAAAAAAAAH0/YIGsbAA1OuE/s1600/apple_slice.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="155" src="http://2.bp.blogspot.com/-I-PGjp-1yx0/T9zRqbat41I/AAAAAAAAAH0/YIGsbAA1OuE/s200/apple_slice.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Meyve ve sebzelerin bazılarında kesildiklerinde, kabukları soyulduğunda veya herhangi bir şekilde zedelendiklerinde farklı tonlarda renk değişimleri oluşur. Elma, armut, ayva, patetes gibi birçok sebze ve meyve bu özelliği gösterir. E</span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">ğer canlılardaki hücre yapısını biliyorsanız, her hücrede binlerce enzim olduğunu da biliyorsunuz demektir. Enzimler hücrenin yaşaması için gerekli her türlü görevi yerine getirirler. Elmaların ve pateteslerin kesildiklerinde kararmalrı işte bu enzimlerden birinin 'polifenol oksidaz' diye adlandırılanın (biz kısaca -PPO- diyeceğiz) yarattığı bir sorundur. Bu enzim, yani PPO, havanın oksijeni alıp, elmada bulunan 'tanin' adlı kimyasalla birleştirerek kararmaya neden olur. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><a name='more'></a></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
Elmayı kestiğiniz veya kabuğunu soyduğunuz zaman, kesilme yüzeyindeki hücreler de bölünür, açılır. Buradaki PPO'lar havanın oksijeni ile birleşerek aynen demirin paslanması gibi bir renk değişimi olayı yaratırlar. Yere düşen elmaların yüzeyinde oluşan kahverengi noktaların nedeni de aynıdır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kahverengi renge dönüşmeyi önlemenin bir yolu onları keser kesmez bir suya koymak ve hava ile ilişkilerini kesmektir, ancak sudan çıkarıldıklarında yine koyulaşmaya devam ederler. C vitamini kararmayı önleyebilir. Meyvenin kararan kısmına limon dökerseniz, içindeki C vitamini, taninin oksijen ile temasını önler ve kararma hızını azaltır. Bu nedenle meyve ve sebze işleyen yerlerde kabuklar soyulduktan veya dilimleme işlemi yapıldıktan sonra meyve ve sebzeler limon tuzu içeren suya atılır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün enzimlerin ortak özelliği 75 derece sıcaklığın üzerinde etkisiz hale gelmeleridir. Yani ısıtmak da bir çaredir. Bu tip sebze ve meyveler haşlandıklarında enzimlerin faaliyetleri durur ve 'enzimatik esmerleşme' denilen bu olay görülmez. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi müjdemizi verelim. Meyve işleyicilerini, salata hazırlayıcılarını, ev kadınlarını deli eden bu olayın da çaresi bulundu. Çekirdeksiz meyve yetiştirebilmek için çalışmalarını sürdüren genetik mühendisleri, meyve sineğinin oluşumu ve b esmerleşme üzerine de gittiler. Özellikle beyaz üzümden şarap ve şeker kamışından şeker elde etmede sorun olan bu esmerleşmeyi genetikçiler enzim klonloyarak önlemeyi başardılar.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Pratikte uygulandığında büyük bir ekonomik fayda da sağlayacak bu araştırma sonuçları, kesildiklerinde benzer esmerleşmeyi gösteren ağaçlara da uygulanacak ve böylece kağıt üretimindeki bir sorun daha ortadan kalkacaktır. Bileşimlerinde okside olabilecek enzim bulunmayan turunçgillerde, yani portakal, limon ve mandalinada esmerleşme olayı görülmez.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-60942336472749583552012-06-16T21:30:00.001+03:002012-06-16T21:30:29.412+03:00Banyodan Sonra Ellerimiz Niçin Buruşur?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-EeC3T5vHVfw/T9zQfil3NsI/AAAAAAAAAHs/jHObkqP74mI/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://2.bp.blogspot.com/-EeC3T5vHVfw/T9zQfil3NsI/AAAAAAAAAHs/jHObkqP74mI/s200/images.jpg" width="161" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bütün vücudumuz, bir kısmı gözle görülebilen, büyük bir kısmı da ancak dikkatli bakınca farkedilen kıl ve tüylerle kaplıdır. Bu tüy ve kılların dibinde "sebum" adı verilen yağ bezleri vardır. Bunların çıkardığı yağ, su geçirmez keratin bir tabaka oluşturur ve suyun derimizden içeri girmesini önleyerek derimizi yumuşak tutar. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
Belki de en çok kullanılan yerler olmaları nedeniyle vücudumuzda sadece parmak uçlarımız ve tabanlarımızda kıl veya tüy yoktur. Dolayısıyla koruyucu keratin tabaka da yoktur. Ayrıca parmaklarımızın uçları ve ayaklarımızın tabanları kalın bir deri tabakası ile kaplanmıştır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Parmaklarımızın uçları ve tabanlarımız suyun altında belli bir süre kalıp iyice ıslanırsa, osmos denilen daha sulu bir maddenin daha koyu bir maddenin içine girişi sonucunda derimizin altına su girer ve bu su burada kendine yer bulmak ister. Ancak buradaki kalın derimizin genleşerek bu suya ayırabileceği fazla yeri olmadığı için, aynen yazın çok sıcak havalarda yollardaki asfaltlarda olduğu gibi eğilir, bükülür yani büzüşür.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-58958328830024806142012-06-10T13:07:00.001+03:002012-06-10T13:07:54.117+03:001 Nisan Şakasının Kökeni Nedir?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-DqOL7M49bg0/T9RxoKpAggI/AAAAAAAAAHg/FNLfHUsmK4s/s1600/1nisan.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="150" src="http://1.bp.blogspot.com/-DqOL7M49bg0/T9RxoKpAggI/AAAAAAAAAHg/FNLfHUsmK4s/s200/1nisan.jpg" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Her ne kadar Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar) milattan önce 46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan ettiyse de, 16. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa'da yeni yıl geleneksel olarak, bahar aylarının başlangıç tarihi olarak da kabul edilen, Mart ayının 25'inde başlardı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler, 1 Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><a name='more'></a></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır.</span></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-75194973931862326632012-06-01T23:35:00.001+03:002012-06-01T23:35:48.972+03:00Bermuda Şeytan Üçgeninin Sırrı Nedir?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-lMhYreM-dX0/T8knaF7sDvI/AAAAAAAAAHU/jZ4XZYtNpQo/s1600/bermuda+triangle.gif" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-lMhYreM-dX0/T8knaF7sDvI/AAAAAAAAAHU/jZ4XZYtNpQo/s1600/bermuda+triangle.gif" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Elinize bir harita alıp bakınca üçgen şeklinde görülen bu bölgede, bu zamana kadar açıklanamayan birçok esrarengiz </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">olay gerçekleşmiştir. Kaybolan </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">gemi, </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">uçak ve insanların sayısı tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle uzun bir </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">dönem lanetli yer veya şeytanın üçgeni gibi isimlerle anılmıştır, hatta günümüzde de bu isimleri zaman zaman kullanmaktayız.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bermuda üçgeni, Atlantik okyanusunun 500.000 milkarelik bir alanını kaplayan, Amerika’nın Atlantik okyanusuna açılan güneydoğu sahillerinde yer alan, kuşbakışı bakıldığında ise Miami, Bermuda ve Puerto Rico sınırları içerisinde kalan üçgen şeklinde bir alandır. Okyanusun bu kısmında yüzlerce gemi ve uçak enkazı bulunur. Son 100 sene içerisinde batan gemi, düşen uçak ve kaybolan insan sayısı 1000′lerle ifade ediliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu bölgede suyun altında çok büyük mıknatıs maden kaynaklarının yer aldığı ve bu nedenle uçakların bu yoğun manyetik çekimden etkilenerek elektronik sistemlerinin bozulduğu, buna bağlı olarak da düştükleri söyleniyordu. Buna o kadar uzun seneler inanıldı ki, kimilerine göre başka bir açıklaması kesinlikle olamazdı. Fakat diğer taraftan biraz düşünürsek, eğer böyle birşey olsaydı gemiler niye batıyor? Yoksa bir gemiyi bile çekip yutabilecek kadar kuvvetli miydi bu manyetizma? Kesinlikle hayır. Eğer mıknatıs etkisi olsa ve zıt kutuplar prensibiyle gemi çekilse bile, su yüzünde duran bir gemiyi batıracak kadar güç üretebilmesi mümkün olmazdı. Ayrıca o bölgede yapılan ölçümler aşırı veya normalin üstünde bir manyetik alan olmadığını defalarca kanıtladı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bölgede asıl şüphe uyandıran ise, insanların “denizde beyaz bir su oluşuyor” şeklinde ifade ettikleri sıradışı olaylardı. Bunun üzerine robot kameralı su araçlarıyla yapılan dalışlar sonucunda suyun tabanının bembeyaz bir örtüyle kaplı olduğu görüldü ve batan gemi ve uçakenkazlarının hepsi bulundu. Şu an en kuvvetli ihtimal olarak ortaya atılan güncel teoriye göre, bu tabaka denizin dibinde yer alan büyük doğalgaz kaynağından çıkan gazların suyun altında yüksek basınç ve düşük sıcaklığın etkisiyle katılaşıp beyaz hidrat parçacıkları haline gelmesi şeklinde açıklanıyor. Bu bölgeden aynı zamanda Gulf Stream adı verilen bir sıcak su akıntısı geçer. Suyun tabanındaki hidrat parçacıkları sıcak su akıntısıyla karşılaştıklarında eriyip su yüzüne doğru harekete geçerler. Bunun sonucunda binlerce metreküp doğalgaz suya karışmış olur ve suyun yoğunluğunu çok azaltırlar. O esnada bölgeden geçen bir gemi varsa, yoğunluk farkından dolayı suyun kaldırma kuvveti gemiyi taşıyamaz ve gemi batar. Sıcak su akıntısıyla beraber hidritlerin erimesi bittiğinde su yüzünde oluşan bu beyaz tabaka da yok olur ve gemi sanki az önce orada değilmiş gibi gözden tamamen kaybolur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aynı şekilde su yüzeyinden havaya dağılan gazlar, atmosferdeki havadan bile daha az yoğunluğa sahiptirler ve aynı sebepten yani yoğunluk farkından dolayı </div>
<div style="text-align: justify;">
uçaklar hava tarafından yeterli sürtünmeyi alamayıp irtifa kaybederler ve doğalgaz moleküllerinin havadaki oksijeni tutmasından dolayı uçağın motorları yanma için gerekli oksijeni alamayıp dururlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şeytan üçgeninde kaybolarak en fazla ünlenen olay “Flight 19″ idi. Oysa aynı zamanda çok sayıda uçak kaybolmuştu. Bunlar ikinci dünya savaşında Amerikan donanmasına ait bombardıman uçaklarıydı. Grumman IBM Florida Avenger tipindeki beş uçak, 5 Aralık 1945 tarihinde saat 14.00 civarında Florida’daki Fort Lauderdale donanma üssünden ayrıldıktan sonra pilotlar uçuş koşullarının gayet iyi olduğunu bildirmişlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fakat sonra Bermuda Şeytan Üçgeni’nde birden bire yok oldular. Flight 19 uçağından son haber alındığında büyük bir deniz uçağı arama çalışmaları için yola çıkmıştı ve beş bombardıman uçağının tahmini yerine varıldığında alınan bir sinyal bir müddet sonra aniden yok oldu. Aynı gün birkaç saat içinde altı uçağın kaybolmasından sonra tarihin en büyük arama çalışmaları başladı. Fakat uçaklara ait tek bir parça bile bulunamadı.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-42894531282641385032012-06-01T23:18:00.001+03:002012-06-01T23:19:35.098+03:00Deja Vu Nedir?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-jzIXH-3uYLk/T8kjKaMIwiI/AAAAAAAAAHI/5DIOMVzvRFY/s1600/Deja+vu+nedir.Jpeg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-jzIXH-3uYLk/T8kjKaMIwiI/AAAAAAAAAHI/5DIOMVzvRFY/s1600/Deja+vu+nedir.Jpeg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">“Deja vu” Fransızca’da “görülmüş” anlamına gelir. Bunu tecrübe edenler hiç beklenmedik şeylerin tanıdık geldiğini söyler. Peki, neden böyle bir şeyi tecrübe ederiz?</span></div>
<div>
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Örneğin İngiltere’ye ilk defa seyahat edişiniz esnasında etrafta bir tura katıldınız ve geziyorsunuz. Aniden bulunduğunuz ortam ve binalar önceden orada bulunduğunuz ve o anı yaşadığınız hissini yaratıyor. Ya da arkadaşlarınızla yemek yiyorsunuz ve biri bir iddiada bulundu. O anı önceden yaşamış gibi hissediyor ve garip bir ruh haline bürünüyorsunuz.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şaşırtıcı bir fenomen olan deja vu aslında çok karmaşık bir durumdur ve neden meydana geldiğiyle ilgili birkaç teori mevcuttur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a name='more'></a></div>
<div style="text-align: justify;">
İsveçli düşünür Arthur Funkhouser bu tecrübelerin ayrıntılı olarak incelenmesi ve aralarındaki farkların dikkatli bir biçimde not edilmesi gerektiğini kaydetti. Yukarıda verilen iki örnekten birincisine Funkhouser “ deja visite” yani “ziyaret edilmiş”, ikinciye ise “deja vecu” “ yaşanmış” ismini vermiştir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tüm dünyadaki insanların %70’lik bir kısmı deja vu yaşadığını belirtmiştir. Bu durumun en çok karşılaşıldığı yaş aralığı ise 15-25’tir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Deja vu geçici lob epilepsisi ile yakından ilişkilendirilir. Deja vu geçici lob kaynaklı nöbet öncesinde görülebilir. Bu tür bir nöbetten muzdarip kişilerde nöbet ve çırpınma esnasında da deja vu görülme ihtimali yüksektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ancak deja vu sadece tıbbi bir rahatsızlığı olan kişilerde değil sağlıklı bireylerde de görülmektedir. Pek çok psikanalist deja vu’nun basit bir hayal olduğunu düşünürken bazı psikiyatrlar beynin bilinmeyen bir nedenden dolayı şuanı geçmiş olarak algılaması nedeniyle ortaya çıktığını savunmaktadır. Parapsikologlar ise deja vu’nun önceki yaşamla ilgili olduğunu düşünmektedir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Açıkça görülen tek bir şey vardır ki deja vu henüz nedeni bile tam olarak açıklanamamış bir durumdur ve üzerinde daha fazla araştırma yapılması gereklidir</div>
</span></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-17881299758291320662012-06-01T23:04:00.002+03:002012-06-01T23:18:23.975+03:00Bukalemunlar Neden Renk Değiştirirler?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-LBkzydewNgc/T8kf2rdTpgI/AAAAAAAAAG8/NLA-IbSRcYU/s1600/bukelemun.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="213" src="http://3.bp.blogspot.com/-LBkzydewNgc/T8kf2rdTpgI/AAAAAAAAAG8/NLA-IbSRcYU/s320/bukelemun.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bulundukları ortama uymak için renk değiştirmezler. Bunu hiç yapmamışlardır; hiçbir zaman da yapmayacaklardır. Bu tamamen bir mittir. Tümüyle uydurmadır. Koca bir yalandır.</span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bukalemunlar değişik duygusal haller sonucunda renk değiştirirler. Eğer bu renk değiştirme ortama uymak için oluyorsa bu tamamen tesadüftür. Bukalemunlar korktuklarında, bir tehlike atlattıklarında ya da bir kavgada başka bir bukalemunu alt ettiklerinde renk değiştirirler. Karşı cinsten bir bukalemunu gördüklerinde ve bazen de ışık ya da ısıdaki değişiklikler sonucu renk değiştirirler.</div>
</span><br />
<a name='more'></a><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
Bir bukalemunun derisi kromatofor (Yunanca renk anlamına gelen chroma ve taşımak anlamına gelen pherein'den oluşur) adlı özel hücrelerden oluşan birçok katman içerir, bu katmanların her biri de değişik renkte pigmente sahiptir. Bu katmanlar arasındaki dengenin değişmesi derinin değişik ışık türlerini yansıtmasına neden olarak bukalemunları yürüyen bir renk çarkı haline getirir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bukalemunların ortama uymak için renk değiştirdikleri düşüncesinin bu kadar ısrarcı olması tuhaftır. Bu uydurmaca ilk defa, eğlenceli öyküler ve kısaltılmış biyografiler yazan Karistoslu Antigonos adlı genç bir Yunan yazarın MÖ 240 civarında yazdığı eserinde görülür. Çok daha nüfuzlu olan ve bir yüzyıl daha önce yazan Aristoteles (oldukça doğru bir biçimde) renk değişimini korkuya bağlamıştı ve Rönesans'a kadar "ortama uyma" teorisi neredeyse bütünüyle terk edilmişti. Bu teori intikam alarak geri döndü ve bugüne kadar belki de birçok insanın bukalemunlar hakkında "bildiklerini" düşündükleri tek şeydir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bukalemunlar aynı anda, saatlerce, tamamen hareketsiz kalabilirler. Bu yüzden ve çok az yediklerinden dolayı yüzyıllardır bukalemunların havayla beslendikleri düşünülüyordu. Elbette bu da doğru değil. Bukalemun kelimesi Yunancada "yerdeki aslan" anlamına gelir<a href="http://tuhafbilgiler.blogspot.com/">.</a> En küçük türleri 25 mm uzunluğundaki Brookesia minima'dır; en büyükleri ise 610 mm'den uzun olanChaemaeleo parsonni'dir. Bayağı Bukalemun Latincede Chamaeleo chamaeleon diye bilinir ve bir şarkının girişine benzer.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bukalemunlar birbirinden tamamen farklı iki yöne aynı anda bakabilmek için gözlerinden her birini birbirinden bağımsız olarak döndürüp odaklayabilirler. Ama bukalemunlar tamamen sağırdır. İncil, bukalemun yemeyi yasaklamıştır.</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3068584865127926968.post-49454266790243462462012-05-27T22:54:00.003+03:002012-05-27T22:54:13.773+03:00Arıların Bal Petekleri Niçin Altıgendir?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-NDFb0z_Fz0o/T8KGCqV1QjI/AAAAAAAAAF4/XCtug2ytkGI/s1600/ari.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://1.bp.blogspot.com/-NDFb0z_Fz0o/T8KGCqV1QjI/AAAAAAAAAF4/XCtug2ytkGI/s320/ari.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Arılar doğanın gerçekten usta mimarlarıdırlar. Kesiti düzgün altıgenler oluşturan prizma şeklindeki petek gözlerinin dipleri bir piramit oluşturarak sona ererler. Kovanlardaki şekliyle dik duran her petekte, petek gözleri yatayla sabit bir açı yapacak şekilde inşa edilirler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Her bir gözün derinliği 3 santimetre, duvar kalınlığı ise milimetrenin yüzde beşi kadardır. Bu kadar ince duvar kalınlığına rağmen altıgen yapı nedeniyle büyük bir direnç kazanırlar ve arıların depoladıkları kilolarca balı rahatlıkla taşıyabilirler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Arıların petek gözlerini kusursuz bir şekilde altıgen yapmalarının başka sebepleri de vardır. Eğer beşgen, sekizgen veya daire şekillerini seçselerdi bitişik gözler arasında boşluklar kalacak, işçi arılar fazla mesai yaparak ve daha fazla balmumu harcayarak bu boşlukları doldurmak zorunda kalacaklardı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Gerçi üçgen veya kare yapsalardı bu boşluklar olmayacaktı ama altıgenin bir başka özelliği daha vardır. Alanları aynı olan üçgen, kare ve altıgen şekillerden toplam kenar uzunluğu en az olanı altıgendir. Yani aynı miktarda balmumu ile daha çok altıgen odacığın kenarı çevrilebilir. <a name='more'></a></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Aslında matematiğin, geometrinin ve simetrinin en kusursuz örnekleri sadece bal peteklerinde değil doğanın her yerinde görülebilir. Ancak bizler günlük hayatın hayhuyu içinde bu mükemmelliğin farkına varamayız. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Kar taneciklerinin hepsi birbirlerinden farklı altıgen şekilleri, tohumların dizilişlerindeki spiraller, mineral krislallerindeki geometrik yapılar ve değişmez açılar, tavus kuşunun kuyruğundaki lekeler, sümüklü böceğin kabuğu, örümcek ağları, tüm bunlar görünümü olarak kusursuz olmalarına karşın müthiş bir matematik düzen de gösterirler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Papatyanın ortasındaki sağ spirallerin sayısının 21, sol spirallerin ise 34 olması, Himalaya çamının kozalaklarındaki pulların aynı şekilde 5 sağ, 8 sol spiral oluşturması, kara çam kozalaklarında ve ananas meyvesinde ise 8 sağ, 13 sol spiral bulunması tesadüf değildir elbette. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Leonardo Fibonacci (1170-1250) isimli büyük matematik ustası ta o yıllarda, her sayının kendinden önce gelen iki sayının toplamı olduğu bir dizi geliştirdi; </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">l, l, 2, 3, 5. 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, ......................... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Dikkat ederseniz yukarıda verilen sağ, sol spiral sayıları, bu dizide artarda yer alan sayılardır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Bu dizinin ilginç bir yanı da on ikinci terimden yani 144'den sonraki ardışık sayıların birbirlerine oranlarının (233/144 = 377/233 = 610/377) 1,61803 olması, 5. Sayı ile 12. Sayı arasındaki oranların da bu sayıya çok yakın olmalarıdır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;">15. Yüzyılın ikinci yarısında yaşamış matematikçi Pacial Luca tabiatta daima kenarları arasında 1,618 oranı bulunan bir dikdörtgen bulunduğunu, hatta insan vücudunun da bu oranda yaratıldığını ileri sürüyor, mahkeme tarafından yakılma tehlikesine karşı da Leonardo da Vinci'nin çizimlerini göstererek meydan okuyordu. Zamanın heykeltraşlanın heykellerinde de bu oranı kullandıklarını belirtmeleri üzerine bu oran 'Tanrısal Oran' olarak da anılmaya başlandı.</span></div>Unknownnoreply@blogger.com0