13 Kasım 2010 Cumartesi

Ayna Kırılması Neden Uğursuzluk Getirir?

Ayna kırılmasının uğursuzluk getireceğine olan inanış, en eski batıl inançlardan biridir. Kökeni ilk aynanın yapılışından yüzyıllar öncesine, hatta ilk çağ insanına kadar gider. Göllerde veya su birikintilerinde, kendi aksini gören ilkel insan sasirmis, bunun kendisinin ruhu oldugunu sanmis, suyu bulandirip görüntüsünün kaybolmasina neden olanlari da düsman bilmiştir.

İlk aynaların kullanılışı eski Mısır devirlerine rastlar. Bunlar pirinç, bronz, gümüş hatta altın gibi metallerden yapılmış ve çok iyi parlatılmış yüzeylerdi ve de tabii ki kırılmaları mümkün değildi. Bu devirde de bu parlak yüzeylerden yansiyan görüntünün o insanin ruhunun bir yansimasi olduguna inaniliyordu. Sonralari buna vampirlerin ruhlari olmadigindan bu parlak yüzeylerde görüntülerinin de yansimadigi inanci ilave edildi.
Cam kaplarin yapilmaya baslanilmasindan sonra da, içindeki sudan yansiyan görüntünün ruhun bir yansimasi oldugu inanci devam etti ama camlar kirilabiliyordu ve o zaman da içinde bulunan ruhun bir parçasi vücudu terk ediyordu.

Birinci yüzyilda Romalilar bu ugursuzlugun süresini 7 yila çikardilar. Romalilar hayatin her yedi senede bir kendini yeniledigine inaniyorlardi. Camin kirilmasi sonucu ruh ve dolayisiyla insanin sagligi tahrip oldugundan, vücudun kendini yenileyerek, sagligina kavusmasi için yedi yil geçmesi gerekiyordu.

Bu batil inanç, 15. yüzyilda Italyada, Venedik sehrinde, arkasi gümüs kapli, çok kolay kirilabilir ve pahali ilk aynalarin yapilmasi ile birlikte iyice gelisti. Inanç biraz da ekonomik boyut kazanmisti. Aynayi tasiyanlar, evlerde aynalari temizleyen hizmetkarlar, aynalari kirmalari halinde, yedi yil boyunca, ölümden daha beter felaketlerle karsilasabilecekleri hususunda uyanliyorlardi.

Bu inançla beraber gelistirilen bazi önlemler de oldu tabii. Örnegin: aynanin kinlan parçalari toplanir ve güneye dogru akan bir irmakta yikanirsa veya topraga gömülürse kötü sans yok edilmis olur. Ancak kirilan parçalari alip evden çikarken içlerine bakmamak gerekir. Yatak odalarindaki aynalarin üzerleri kullanilmadigi zamanlarda örtülmelidir ki ruh içinde kalmasin. Ölen bir insanin evindeki aynalarin da üzerleri örtülmelidir ki ruh gökyüzüne dogru olan yolculugunda bir engelle karsilasmasin.

17. yüzyilin ortalarinda Ingiltere ve Fransada ucuz maliyetli aynalar üretilmeye baslanildi ama batil inanç o kadar yerlesmisti ki, günümüzün modern dünyasinda bile hala devam ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder